Çarşamba, Mart 07, 2007

Yeraltı nehirleri

Yeraltı nehirleri

YÖK kontrolündeki üniversitelerde en küçük bir solcu harekete karşı gösterilen acımasız tepkiyi nasıl yorumlamalıyız? Sokaklarda toplanan bir avuç solcuya karşılık onların birkaç katı polis kuşatmasını nasıl anlamalıyız? Kamu kurumlarında özellikle son yıllarda yaşanan solcu ve ilerici kıyımını nasıl değerlendirmeliyiz? Bir avuç solcuyu hapishanelerde çürütmek konusundaki inadı ve buna direnenlere karşı gösterilen soğukkanlı umursamazlığı nasıl görmeliyiz? Bu karanlık dönemde, bu çöküş ve kokuşmuş dönemde hala soldan bu kadar korkuyu ve bu korkunun körüklediği terörü nereye oturtmalıyız?

Bu, burjuvazinin sınıf kinidir.

Bu, devletin gericileşmiş olmasının sonucudur.

Bu, toplumun yozlaşmış olmasının sonucudur.

Ve bu, en önemlisi, bizim aktüel gücümüzün zayıflığının ve fakat potansiyel gücümüzün çok olmasının sonucudur.

Solun zayıflamasıyla bu ülkede ahlak kalmamıştır; solun gerilemesiyle bu ülkede bilgi kalmamıştır; solun çekilmesiyle bu ülkede akıl kalmamıştır. Ahlaksız-cahil-aptallaşmış bir toplumun C. Darwin’in o büyük kuramından biliyoruz, “doğal seçilim yasası” gereği varlığını sürdüremeyeceğini bir kere daha görüyoruz, bir kere daha yaşıyoruz. Ahlaksızlık, cehalet ve aptallık kendi başına “kötü” olmakla birlikte, yaşamın yasaları bize bunların aynı zamanda bir toplumun çürüyüşüne ve mahvına yol açacağını da söylüyor.

Türkiye patronları ve emperyalizm, bu çürümüş ve yok olmakta olan toplumda, solun ülkemizin yazgısında hala söz sahibi olabileceğini görüyorlar. Bütün bu zulüm bundandır. Bütün bu kin bundandır.

Bizim bu kokuşmuş düzene, bu insanını din-etnisite-mezhep çerçevesinde parçalayan ve birbirine düşman eden düzene, bu sömürücü, eşitliksiz ve tutsaklık düzenine, ülkemizin bütün kaynaklarını, madenlerini, fabrikalarını, bankalarını, limanlarını, ormanlarını, kıyılarını, toprağını emperyalizme satarak varlığını sürdürmek isteyen patron sınıfına olan kinimiz nerede? Bu ahlaksızlığa, bu aptallığa ve bu cehalete olan öfkemiz nerede?

Yeraltında. Henüz yeraltında. Hala yeraltında.

Bugün bütün retorik patlamasına rağmen aşk yeraltındadır. Bütün burjuva gazetelerinde, televizyon kanallarında, öykü ve romanlarında, burjuva ve liberal yazarlar tarafından bir aşk edebiyatı enflasyonu yaşatılırken, aşk nerede? Yeraltında.

Bu pisliği ancak bir devrim temizler. Devrim nerede? Yeraltında.

Bugün Türkiye’de insanlık yeraltındadır.

Bugün Türkiye’de aşk yeraltındadır.

Bugün Türkiye’de devrim yeraltındadır.

Biz, güçlü, coşkun ve kendisine yeryüzüne çıkmak için yol arayan yeraltı nehirleri gibiyiz. Bugün biz, yeryüzüne patlamak ve bu pisliği temizlemek ve aydınlık masmavi bir gökyüzü, dünyayı çiçek çiçek renklerle bezemek için kendine çıkış arayan yeraltı nehirleri gibiyiz.

Yeraltındayız.

Ve bir yol arıyoruz.

Umudumuz çoktur. Çünkü umut, son tahlilde, yaşama içgüdüsüdür.